9 Eylül 2013 Pazartesi

Ucuzcu Bekir hafta sonu ne yaptı, ne düşündü?


By on 9/09/2013 02:17:00 ÖS

Ucuzcu-Bekir'in-haftasonu
İki gündür ortalarda görünmüyorum ya, şimdi siz kesin merak etmişsinizdir Bekir Abi'nizi.. Elim kolum bağlı biliyorsunuz, bizim yazar yazmazsa Bekir yazmak istese ne yazar! (vay be ne güzel tekerleme uydurdum)  "Yazara sataşmadan duramıyorsun!" demeyin sakın.. Bakmayın böyle bavullara resmimi falan koyduğuna, bizimki tembel.. Hiç bir yere gitmedi hafta sonu.. Ama hakkını yemeyeyim, pazar günü bütün gün dışarıdaydık  şehir dışına tatile falan gitmesek de.. Beni nasıl mı götürdü? Beni hiç kafasından çıkaramıyor ki, bensiz bir yere gitmesi ne mümkün..

Neyse efendim, arkadaşlarıyla kahvaltıya gittik açık havada bir yerde. Beni bir övdüler, bir övdüler, vallahi de göğsüm kabardı ne yalan söyleyeyim!  Bunlar çayları devirdiler üst üste.. Tam kalkacaklardı ki bizim yazarın kaç zamandır görüşmediği bir arkadaşı telefon etti.. Haydiii, biz yine oturduk mu aynı yerde.. Akşam saat altıya kadar beni dolandırdı netekim! Ohh, kahraman sanal olunca ne ekmek istiyor, ne de su tabii ki. Masrafım yok anlayacağınız. Ama biliyorsunuz ben muhabbet insanıyım, yazar denilen ve normalde a-sosyal yaşayan tipin pazar günü sosyalleşeceği tuttu! Haliyle de benimle fazla ilgilenemedi. Sıkıldım anlayacağınız. 
Halbuki size 2020 olimpiyatları ile ilgili atışmalarımızı anlatacaktım ne güzel.. Üzerinden zaman geçti ama ben yine de biraz bahsedeyim, içimde kalmasın..
Efendim ben esnaf adamım biliyorsunuz, "hareket bereket getirir" mantığındayım. O yüzden olimpiyatları kazanalım istedim. Bizimki ise İstanbul aşığı, doğa sever.. 

"Olimpiyatları kazansaydık her yere sonradan işe yaramayacak ucubik binalar dikeceklerdi, biraz daha tarihi doku yok olacaktı, iyi ki kazanamadık" diyor.

 Bir de ekliyor:

"Düşünsene Bekir Abicim, diyelim ki Fenerbahçe stadında bir atletizm yarışması oldu, ardından da karşıdaki Olimpiyat Stadı'nda gülle atılacak misal. Günlerden de cuma.. Şimdi  köprüde cuma trafiği olduğunda biz alışkınız. Arabada yanımızda yedek su, kraker filan bulunduruyoruz. Hatta trafik durursa okumak için kitabımız bile mevcut.. Şimdi bu izleyicilere, yabancılara trafiğin bu durumunu nasıl anlatacaksın

"Leydiis end centilmın, dis is fraydey; so it is normıl"  desek, yani "cumadır abiler ablalar, çok normal bu trafik desek" bize şaşkın şaşkın bakmazlar mı? Adamları helikopterle taşımaya kalksan hangi birini taşıyacaksın, farz edelim taşıdın, nereye konacak bu helikopter?" 

Dedim ki yazara "iyi de koskocaman Marmaray yapılıyor yahu, denizin altından geçirececeğiz olimpiyat leydilerini ve centilmenlerini"

Dedi ki "ya bunlarda klostrofobi yani kapalı yerde duramama fobisi varsa?
Vallahi de haklı, bu sefer bizim yazara bir şey diyemedim.. Zira bakmayın kelli felli göbekli halime, uçakta on beş saat uçarım ama denizin altındaki tünelden ben de korkarım ne yalan söyleyeyim.. 

Normalde çatır çatır yazara karşı çıkan ben, lafı eveleyip gevelediğim için bir keyiflendi sorma gitsin! Altında kalmamak için:

"Yahu yazarcığım, olimpiyat demek barış demek, olimpiyat demek dostluk demek, ne güzel olurdu etraf cıvıl cıvıl Çin'li, Japon, Afrika'lı, Rus kaynardı

dediğimde şöyle bir yutkundu, dedi ki:

"Komşuya savaşa gitmek için can atıyoruz görmüyor musun Bekir Abi'cim, hangi barıştan, hangi dostluktan söz ediyorsun sen

Sus pus oldum. Ben, yüreği insan sevgisi ile dolu kendi halinde barışsever bir esnafım.. Şişmiş egomu bir kenara bıraktım ve 

"Yazarcığım, bu sefer gerçekten sen haklısın galiba" dedim.. Gözümün önüne atılacak bombaların yakacağı canlar geldi.. "Benim gibi sanal bir karakter bile böyle hislenebiliyorsa, devlet büyüklerimiz de savaş olmasın diye bir şeyler yapar herhalde" dedim kendi kendime.. 

Sonra da merak ettim, sahi devletin hisleri var mıydı?

Yani sevgili dostlarım, bizim olimpiyat muhabbetimiz geyikle başladı ama felsefeyle sonlandı..

İçim cız ede ede gittim dükkana, bir soluklanayım bari dedim.. Olimpiyat hevesimiz yine başka bahara kaldı, 2024'e kadar kim öle kim kala bilemeyiz tabii ki.. Biz yine kuzu kuzu normal hayatımıza döndük..
Şimdi size de beynelmilel sesleniyorum,

"leydiis end centilmın, velkam tu may şop!" 

Yani Türkçe'den anlamıyorsunuz ya, belki İngilizce söylesem faydası olur:

"Dükkanıma gelin, dükkanıma gelmenizi çok istiyorum, dükkanıma gelmeyen Tokyo olimpiyatlarındaki Sumo Güreşçileri'nden birine aşık olur inşallah!! 

Hadi bakalım, isterseniz gelmeyin şimdi:))
Kalın sağlıcakla 



Ucuzcu Bekir der ki:

Her türlü yorumunuz kabulümdür, yeter ki incitecek bir şey söylemeyin..

6 yorum:

  1. Haha farklı bı yazı olmus :) sevgiler :*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Pembemavi'ciğim, "farklı" derken sevdin yani değil mi yazımı canım kardeşim:)
      Ben övülmeyi seven bir esnafım biliyorsun:)

      Sil
  2. Çok güzel olmuş. Gülümseyerek okumak hoş bir duygu. Tebrik ederim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakmayın sanal alemde yeni olduğumuza, yılların esnafıyız Güzin Hanım'cıım. Hal böyle olunca bizde muhabbet çok tabii ki:) Siz gelin yeter ki, gülümsetiriz sizi hep merak etmeyin:)

      Sil
  3. Blog dizaynınız çok güzel. E, yazılar da keyifli.
    Ben çok beğendim.

    Not: Övülmeyi sevdiğiniz için değil, gerçeği yazdım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın Zeugma kardeşim. Sizler böyle beğendikçe nasıl havalara uçuyorum bir bilseniz:)
      Siz yeter ki gelin, Ucuzcu Bekir Abi'niz kaliteden asla taviz vermeyecek:)
      NOT: Dükkana da gelin, bir şeyler alın; beğendiğiniz bir şey olursa çekinmeyin mail atın, indirim neyim yaparım :)

      Sil

Hakaret içermedikten sonra her yorum kabulümdür.