Üç günlük tatilden sonra işe gitmek ne zor geliyordur şimdi! Erkenden kalk, duş al, giyin, sabah sabah trafik çilesi çek, işe git..
Bütün bu çileyi atlatıp işe gittiniz diyelim. Gıcık iş arkadaşınız Esra'nın mızmızı ile de karşılaşırsanız sabah sabah, tatilin bütün motivasyonu yerle bir olacak! Nemrut suratlı müdürünüz de gelir yarım saat sonra! Bir de en huysuz müşteriniz Ahmet Bey de damlarsa kadro tamamlanmış olacak. Hoş geldin pazartesi!! Şimdi bunları söylüyorum diye sakın germeyin kendinizi. Size benden bir tavsiye.. Bu gün her şeyi bir oyun gibi algılayın. Senarist sizsiniz ve bu oyunun karakterlerini siz belirleyeceksiniz. Örneğin gıcık iş arkadaşınız Esra'yı zehirli elma yediği için ruhu bir süreliğine zehirlenmiş pamuk prenses gibi kurgulayın.. Esra'daki bu hallerin geçici olduğunu, aslında ne kadar iyi bir kız olduğunu düşünün. Hatta "Sana da bir kahve alayım mı Esra'cım?" diyerek O'nu şaşırtın.. Mızmızlanmaya başladığında O'na bir fıkra anlatın mesela.. Esra gülmeyi öğrensin, Esra içindeki pamuk prensesi sayenizde keşfetsin.
Nemrut suratlı müdürünüze içten bir gülümseyle "Günaydıın!" deyin.. O istemeden bir rapor hazırlayıp önüne bırakın, şaşırsın.. Abartıp "Bu gün ne kadar pozitif görünüyorsunuz" deyin mesela.. Utanıp kendini pozitif olmaya zorlasın.. Huysuz müşteriniz Ahmet Bey gelirse de sakın strese girmeyin. Kocaman bir gülümsemeyle karşılayın O'nu. "Bir Türk kahvesi içelim, kendimize gelelim, sonra da işlerinizi halledelim Ahmet Bey" deyin.. "Hallolmayacak ne var ki şu dünyada, el ele verip bir çırpıda çözeriz sorunlarınızı" deyin. Ahmet Bey sizi strese sokamadığı için şaşırsın, ne yapacağını bilemesin..
Aslında demek istediğimi siz gayet iyi anladınız. Yılların deneyimli Bekir'i olarak ben diyorum ki, siz pozitif olursanız, etrafınızı da pozitif olmaya mecbur bırakırsınız. Bir deneyin,ne kaybedersiniz ki!
Aslında hani psikolojide vardır ya bir tanım "öğrenilmiş çaresizlik" diye.. Yani bir çeşit durumu kabullenme, çözüm üretememe ve pasifize olma durumu.. Pazartesi sendromu da böyle bir şeydir bence.. Aslında böyle bir sendrom olduğunu kabullenmişiz, yok böyle bir şey.. Ha pazartesi ha çarşamba, ne fark eder! Aslında hafta sonu dinlenip yorgunluğunu atan insan, söylenenin tam tersine daha enerjik, daha aktif, daha dinamiktir. Pazartesi sendromunu birileri uydurmuş, inanmayın siz, bakın işinize..
Ben mesela bu gün çok enerjik bir şekilde açacağım dükkanı, ne satacağım biliyor musunuz? Sizin gibi bilgisayar başında çalışıp, motive olmak için sürekli çay kahve alan, ama çalışmaya dalınca bu çayı kahveyi unutup soğutanlar için usb bardak ısıtıcısı satacağım.. Hani var ya bilgisayarın usb girişine takılıp da çalışanlardan, onlardan işte.. Sizi düşününce birden aklıma geldi, hayat bir oyun madem.. Ben de oynuyorum kendimce, niye düşüneyim ki huysuz Ahmet Bey'i..
Buyurun dükkanıma gelin, hatta günün siftahı sizden olsun, bereketini Allah verir nasılsa..
Sağlıcakla kalın,
Hayali Bekir Abi'niz...
yakında sen psikologluğa da başlayabilirsin.Sonrasın da :Tuzsuz Deli Bekir olmayasın:)))
YanıtlaSilOlur mu olur, ilk hayali psikolog ben olurum belki de:))
SilTuzsuz Deli Bekir ha:)))
dün akşam pazartesi sendromuna girmiştim.uzun aradan sonra okula merhaba demek!ama sabah kalkınca bugün güzel bir gün olacak dedim kendime ve kedim seboya gülümsedim.velhasıl doğru yazmışsınız.kaleminize sağlık.
YanıtlaSilbu arada ısıtıcıyı şaka sanmıştım değil miş:)ve tam benlikmiş:)
Merhaba,
YanıtlaSilİnsan isterse bütün pazartesiler cumartesi kıvamında geçebilir elbet:)
Isıtıcıyı kaçırmayın derim bu arada:)